Zafer'in yemin töreni (yılbaşı sebebiyle diye tahmin ettik) erkene alınınca apar topar hazırlandık, yola çıktık. Kardeşimi asker kıyafetleri içinde görecektim. Hiç de bu kadar ayrı kalmamıştık onunla. İkimiz de evlensek de o benim hala küçük kardeşim.
Diğer taraftan Zeyneb izin alamadığı için bizimle gelemeyecekti. Ve arabada yolculuktan hoşlanmayan hatta nefret eden bir küçük kızım vardı. Güle oynaya bir yolculuk olmayacağına kendimi hazırladım ve gecenin bir yarısı, aslında tam da Defne'nin derin uykusunda yola çıktık. Tatlı kuşum beni mahçup etti tabi, harika bir yolculuktu. Ankara il sınırında uyandı, biraz sıkıldı, karnı ağrıdı ama sonuçta o kadar kilometreyi rahat geldiğimiz için bunu tolere edebildik.
Yemin töreni için binlerce insan gelmişti. Hava şansımıza yağmadı ama çok soğuktu. Ankara deyince herkesin aklına o kuru soğuk geliyor zaten. Neyse soğuk bizi çok üşütemedi, Zafer'i göreceğimiz fikri içimizi ısıttı. Uzun sıkıcı konuşmaların bitmesini bekledik. Hala kardeşimi göremediğimiz gibi, kalabalık arasında birbirimizi de kaybettik. Yemin ederlerken ve istiklal marşı'nı okurken Zeyneb'i aradım. O duyguları o da hissedebilsin diye. Tabi orada olmak gibi olamaz ama o da idare etti artık :)
Ve sonra büyük buluşma gerçekleşti. Meğer benim o küçük, yaramaz kardeşim büyümüş asker olmuş :*) Bir kere evlendiğinde böylesine duygulanmıştım, bir de şimdi. Onunla gurur duydum, onu yetiştiren annem ve babamla gurur duydum...
Dönüş yolculuğumuz eczaneden mide bulantısı ilacı almayı akıl ettiğimizden dolayı çok rahat geçti. Kendi kendime daha önce neden akıl edemedim diye çok kızdım. İpad'i kucağında çizgi film seyretti, sonra sütünü içerken uyuyakaldı. Harika bir yolculuktu.